Ladakh , Küçük Tibet ve Dalai Lama
Leh’deki ilk Türk müyüm bilemiyorum ama esnafa bakılırsa tanıştıkları ilkim. Burası Ladakh bölgesinin merkezi, ,Delhi‘ye uçakla 1 saat mesafede, Kaşmir’in kuzeyi.Yani Himalayaların göbeğinde,dolayısı ile dünyanın en yüksek zirveleri ve kurak tabiatının ortasındayız. İnsanlar zor koşullarda ve bölgenin ancak ufak bir kısmında yaşıyorlar.1970lerin ortasında turizme açılmasalar yapacak hiç birseyleri yok. Şimdi 8 ay kar kış,yollar kapanıyor, dünya ile bağlantıları kopuyor ama, yaz aylarında trekking olanakları bölgeye dunyanın her tarafından turist çekiyor. Ağustos olması itibariyle etrafımız Fransız, Italyan ve Israilli kaynıyor. İsviçrelilerin de çok rağbet ettiğini söylüyorlar,ne de olsa doğal ortamlarını buluyorlar burada, onu anlıyoruz.
Leh aslında küçük bir Avrupa köyü, istediğimiz herşey,Delhi de zor bulunsa bile burada mutlaka var. Dolayısı ile Cadburry çukulatalara ve sayısı oldukça kabarık German Bakery lerden en gözümüze kestirdiğimizin “apfel strudel” larına saldırıyoruz. Yiyeceklerimiz özenle kese kagıtlarına sarılıyor. Burada plastik torba tüketimi yok. Çevreci anlayiş Hindistan’ın hiçbir yerinde olmadığı kadar gelişmiş durumda. Turistler kadar yerli halk ta oldukça çeşitlilik gösteriyor. Ladaklılar dışında, savaştan ve turistsizlikten bıkkın Kaşmirli esnaf ta kapaği buraya atmış. Bir de tabii önemli bir sürgünde yaşayan Tibetli azınlık var. Zor koşullarda, ancak zanaatleriyle, yaptıkları el işlerini pazarlarda satarak geçimlerini saglıyorlar.Halkın yarısı müslüman, öbür yarısı budist. Yörel Ladakh, hindu, islam ve tibet kültürü, hepsi bir arada. İnce, narin, allı pullu hint el dokumaları ile rengarenk, sade kesimli naif desenli belli ki himalayaların yaşam tarzı giyecekler ve hayat döngüsünü anlatan Tibet thankalaıi yanyana tezgahlarda. Pashminalarin ise esas merkezi burası olduğundan, hangi yükseklikte yaşayan keçinin, keçinin neresinin tüyünün,Kaşmir’deki mi yoksa Leh’tekinin mi daha makbul olduğunun ve “gerçek” ile “sahte”nin farkının açıklamasının sonu gelmiyor. Gün bitiminde çıikarttığımız sonuç : doğru olan pashminaların Kaşmir de dokunduğu, keçinin ise Leh’den geldiği.
2 günde yükseklikten kendimizi anca toparlıyoruz. Ne de olsa bir anda 3500 metreye çıktık. Sürekli bir nefes alamama, ayakta duramama, en ufak efor harcayamama durumu.Tehlikeli de. Oturup birkaç gün alışmayı beklemek lazım. Beklemeyince de trekking kamplarından bir anda soluğu hastane yoğun bakım ünitelerinde alanların sayısı az değil. Zaten karşılaştığınınız insanlar sürekli bunun birçok versiyon hikayesini anlatıyorlar.
Bizim Trekking turumuz Pong Long gölü cevresinde. Göl aynı zamanda Hindistan’ın Çin’le, daha doğrusu Tibet ile doğal sınırı. Askeri açıdan stratejik önem taşıyor.Bölgeye izinsiz (vizesiz) girilmiyor. Ne de olsa Ladakh, 100 000 kişilik nüfusuna karşılık, 150 000 de asker barındırıyor. Izinlerimizin çikmasını bekliyoruz ardından bir jip kiralıyoruz. Yolumuz uzun değil, belki 150 km .ancak hedefe 6 saat ve 3 kez kontrolden geçtikten sonra varabiliyoruz. Yolda, önce 5600 metreye, Indus nehri kenarından dolanarak çıkıyoruz. Dünyanın üçüncü en yüksek geçidi olan Chang La ‘dan geçiyoruz. Yolun darlığından, bozuklugundan, dolambaclılığından, uçurum havasından, gelen deli kamyonların sıkıstırmalarından, ne aşağı bakmak mümkün, ne sabit oturmak. Yolun kenarına, alıp bağarsaklarımızıi şöööyle bırakıyoruz...
Ancak manzara inanılmaz. Masmavi bir gökyüzü, etrafta sadece toz rengi kayalar, ne bir canli, ne bir bitki. Aşagida çamurlu akan Indus, daha sonra karşımızda masmavi beliren Pong Long Lake. Hiç bir yaşam belirtisi, hiç bir ses yok. Sadece aheste aheste ilerleyen yak sürüleriyle karşılaşıyoruz. Güneş, gölü çevreleyen dagların herbiri üzerinde farklı bir renk bırakarak batıyor.Jip arkadaşlarımızla birlikte geceyi çadırlarımızda geçiriyoruz. Ertesi sabah, çok soğuk ama , göle girmeyi Hérard başarıyor. Uzun bir yürüyüşten sonra karşı kıyı Tibet’le vedalaşıyoruz. Yola çıkma zamanı, daha Dalai Lama ile randevumuz var!
1959 da Çin istilasındaki Tibet’ten, 14. Dalai Lama, Tenzin Gyatso, önce 15.000 ardından sayısı zaman içinde 100 000 i bulan Tibetli ile kaçmak zorunda kaldığında, Nehru onları ilk başta Hindistan’ın güneyinde yerleştiriyor. Ancak Dalai Lama, dağlara alışkın Tibet’lilerin bu yeni iklimde yapamayıp sürekli hastalandığını görünce, Nehru’dan başka bir yer istiyor. Bunun üzerine, bugün küçük Tibet olarak ta adlandırılan Ladakh’ta, 1800 metre yükseklikteki Dharamsala Tibetlilerin yeni yerleşim ve sürgündeki hükümetin merkezi oluyor.
Kendini basit bir budist rahip olarak tanımlayan Dalai Lama, hayattaki üç sorumluluğunu söyle sıralıyor. Birincisi insanliğa karşı; onlara merhamet, tolerans, sevgi ve kişisel disiplin aşılamak. İkincisi dine karşı: tüm dünya dinleri daha iyi kişiler olmamıza çalıştığına göre, onların arasındaki uyumu geliştirmek. Sonuncusu da Tibet halkına karşı:onların özgür sözcüsü olarak Tibet toplumu ve kültürünü yaşatmak ve hakkın yerini bulması için mücadele vermek. 6 milyon Tibet’li için, Buda’nın dünyadaki kanlı canlı vücut almış hali olan Dalai Lama, kutsal ve dokunulmaz. Dalai Lama’yi sırf bir defa görebilmek için, her yıl binlerce Tibetli, dünyanın en tehlikeli firar yolu olmasına rağmen Tibet‘ten –Dharamsala hattını geçip bir de aynı yolu geri dönüyor. Dalai Lama’nin Tibet’ten gelen her bir vatandaşıyla mutlaka birebir konuşmuş, acılarını ve çektiklerini dinlemiş olduğu söyleniyor. Halkına her daim yakın yaşamaya çalışıyor ve mümkün olduğunca çok geniş topluluklara eğitim veriyor.
..
Biz bu eğitimlerden, Leh’e 9 km mesafede, 5000 tibet göçmeninin köyü Choglamsar’ daki Lamim Jhampel Shalung eğitimine denk geldik. Ancak bir Dalai Lama eğitimine gitmek, normalde ıssız köy yollarında kilometrelerce yığılan ve saatlerce süren bir Istanbulvari trafik stresini kabul etmek anlamına geliyor. Eğitim herkese açık ve ücretsiz. Genelde 3-4 gün sürdüğünden, katılabilmek için insanlar işlerinden izin alıyorlar. Geniş bir çayırda, kurulan çadırların altında, her taraftan gelen binlerce kişi, tası,tarağı, çoluğu çocuğu, çay termosu ve ev yapımı bizim mantımıza benzeyen momo ‘larıyla, eğitim alanını adeta bir pazar keyfi piknik yerine döndürüyor. Ön sıralarda ise geniş bir turuncu-kırmızı budist rahip deryası.
Açılış , uzun yaşam töreni ve Dalai Lama ‘ya gelen hediyelerin sunumu olarak yarım gun sürüyor. Hediye sunanlar kuyruğu bitmek bilmiyor. Geleneksel kıyafetleriyle her yaştan Tibetli köylüler, dükkan sahipleri, memurlar, ponponlu sapkalarıyla sih askerleri ve bir sürü manastırdan tam takım gelen rahipler birçok sembolik objenin yanısıra kocaman pirinç çuvallarından,sırtlarında taşıdıkları tahta mobilyalara kadar, bize göre herbiri birbirinden yaratıcı birçok hediyeyi, Dalai Lama’ya sırayla takdim ediyorlar. Dalai Lama tibetce anlatıyor, biz özel yabancılara ayrılmış bölümdeyiz, inglizce çevirisini dinliyoruz. Yerimiz neredeyse Dalai Lama’nin yanı, aramızda sadece o bahsettiğim turuncu-kırmızı rahip deryası var.Kendimizi çok ayrıcalıklı hissediyoruz. Çay servisi yapılıyor. Insanlar yiyiyor, içiyor, bir taraftan dinliyor, çocuklar koşuyor, uyuyor... Bu durum bütün gün devam ediyor.
Dalai Lama’nin anlattıkları esasında hayat öğretisi.Sadece budistlere yönelik değil, her dinden olan, hatta dinsizler için. Zaten budizm de kendi içinde birçok bölüme ayrılıyor. Dalai Lama’nin ki Gelugpa okulu, diğer adıyla sarı şapkalılar. Yani Japonya, Güney Asya ya da Çin’deki budizmden farklı. Başka bir değişle, sadece dünya nüfusunun %6 sına denk düşen budistlerin %1,6 sını temsil ediyor. Dolayısı ile anlattıkları evrensel olmak durumunda, bakış açısı budist. En çok insanlık için merhamet duygusuna inanıyor. Budizmin temelinde , dünyanın hangi köşesinden olursa olsun hepimizin aslinda aynı, amacımızın da bir olduğunu söylüyor. O da mutluluğa ulaşmak ve acıları dindirmek .Kendimiz kadar başkalarının da ızdırabını anlayabilir , merhamet edebilir ve tüm insanlığın mutluluğunu isteyip, onun için çalışırsak, ancak o zaman saf bir düşünceye ve içsel barışa kavuşmak mümkün diyor. Bu yolda engel olarak, bize kızgınlık, kıskançlık gibi kötü duygular bulaştıran üç zehir var: gurur, nefret ve cehalet. Budizm ise bu zehirleri yok etmenin, iç huzura ve barışa ulaşmanın yolu.
Bu sözlerin benzeri Nancy Pelosi’nin ekim ayında Dalai Lama’ya sunduğu, ABD nin en önemli sivil ödülü olan kongrenin altın madalyası üzerinde de yazılı: “. Dünyada barış, önce insanın kendi içindeki barıştan gelir. Barış, şiddetin yokluğu demek değil, insan merhametinin görünen halidir. Amerikan Kongresinden çok öte, 1989 Nobel Barış ödülüyle de tescillendiği üzere, dünya barışına katkısı, şiddete karşı tutumu, insan hakları ve dini açıklığı için tüm dünya ona saygı gösteriyor.
Dalai Lama her ne kadar vaktinin %20 sini Tibet, %80 ini ruhani işlere ayırdiğını söylese de Çinliler aynı fikirde değil. Onun dünyayı bu şekilde karış karış dolaşmasını diplomatik hakaret kabul ediyor.Alman Şansölye Angela Merkel’in kendisini kabulünü politik gerginliğe çevirdiği gibi, aralık başındaki Italya gezisinin,Papa Benedikt ile görüşme gerçekleşmeden sonuçlanmasına sebep oluyor. Kaderin cilvesi, iki ruhani lider de söz konusu olsa, Pontifika’nin Çin ile ilişkileri güçlendirme hesapları daha ağır basıyor.
Dalai Lama’nın ajandası bir G-8 mensubu devlet başkanınki kadar yoğun.Polítika konusunda modern bir eğitime sahip değilim sadece biraz tecrübem var dese de, 2007 nin son 4 ayında 4 devlet baskanı ile görüştüğü gibi, ajandası Avustralya’dan İspanya’ya, Hindistan’dan Kanada’ya kadar birçok ziyaret, eğitim ve non stop dünya turu ile dolu. Bir fikir edinmek için www.dalailama.com dan aktivitelerine bir göz atabilirsiniz.
Dalai Lama olmak ne ruhani ne de gündelik boyutta kolay degil, devamlılığını sağlamak daha da bir karmaşık, Kelime anlamı zaten moğol dilinde bilgelik okyanusu olan Dalai Lama kurumunu, 1391 den beri Tibet yetkilileri 14 defa yenileyebilmiş, yeni “tulku” (bilge üstad) yu bulmuş ve politik ve dini liderin sürekliliğini sağlamış. Ancak bu geçiş birkaç yılı alıyor.Çünkü birçok işarete, Oracle’a (tibet kültüründe geleceği gören ve görevi Dalai Lama’yi korumak olan medyum) danışmaya, adayların bir önceki Dalai Lama’nın eşyalarını kendi eşyalarıymış gibi tanıyabilmelerine ihtiyaç var.Tenzin Gyatso 4 yaşinda keşfediliyor ve o zamandan beri budist eğitimine tabii. 13 yaşından itibaren felsefe, tartışma, tanımlama gibi dersler alıyor. Dalai Lama olarak kendini ispat edebilmesi için birçok testten ve diğer lamaların yaptığı, bazen günlerce süren sınavlardan (tartışma- debate) geçmesi gerekiyor. Gerçekte Dalai Lama ancak 18 yaşından sonra aktif liderliğe geçiş yapabiliyor.
Peki 14. den sonra? Dalai Lama ya göre, kendisinden sonra bir reenkarnasyon garanti değil ancak Çinlilerin tutumundan dolayı, işi çok şansa da bırakmak istemiyor. Yer yer reenkarnasyonunun kendi hayattayken de olabileceğinden bahsediyor. Alışılmış bir durum değil ama geçmişte olmus.15.nin Tibet rahipleri tarafından demokratik bir şekilde seçilmesi ya da kendi tayiniyle gelmesi olasılığına değiniyor ,hatta bir referandumla halkına tekrar doğup doğmaması gerektiğini sormayı bile düşünüyor. Yeni Tulku nun bir kadın olması da mümkün. Ancak Tibet ‘ten uzakta olduğu sürece reenkarnasyonunun da mantıklı olarak Tibet dışından çıkacağını söylüyor. Bulunacak sonuç hangi biri olacaksa , Çin’in yaptırımından uzak olması önemli. Çünkü 1995 ten beri Çinliler tüm reenkarnasyonları kontrolleri altina almiş durumdalar. Şu anda bir tibet rahipleri tarafindan seçilen, artık 18 yaşına gelmiş olan ama esrarlı bir şekilde kayıp, bir de Çin’in empoze ettiği iki Panchen Lama ( tibet hiyerarşisinde Dalai Lama’dan sonra ikinci) var.
Egitim 2 gün daha sürüyor.Öğleden sonraları erken saatlerde bitiyor. Ne de olsa Dalai Lama’nın sabah 3:30 kalkış, 8:30 aksam yatış saati seklindeki düzenine uyum göstermek durumundayız. Bu süre boyunca Dalai Lama bizi düşündürdüğü kadar da güldürüyor. Yaptığı espriler, sıcaklığı, kahkahaları , doğallığı, günlük yaşama sıkı sıkı bağlılığı, hep bildiğimiz ama bu sefer de kendi gözlerimizle şahit olduğumuz şeyler.
Kuzey Hindistan turumuzun sonunda, trende dönerken Dalai Lama’yı ve hayatını adadığı, Gandhivari, pasifist, Tibet’lilere ülkesini geri verme mücadelesini düşünüyoruz. Bu mütevazi budist rahibin dünya çapında bir olay haline gelmesinin lobiler, ekonomik güç ya da politik çıkarlar sonucu olmadığını, onun aslında dünyada oldukça kıtlığı çekilen evrensel ahlaki otoriteyi temsil ettiğini bir kez daha anlıyoruz. Çünkü o, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme isteğinin yaşayan örneği, içtenlik ve barışın temsilcisi. Bunun için milyonların saygı ve sevgisini kazaniyor, ilham kaynaği oluyor. Aynı kompartmanı paylaştığımız Hindistan’in Fidji büyükelçisine göre ise , onunki çoktan kaybedilmiş savaş. Oysa son gelişmelere bakılırsa belki de Dalai Lama bir gün gerçekten ülkesine geri dönebilecek.
.
Dalai Lama ya soft ve estetik anlamda güzel bir başlangıç için Jean Jacques Annaud’nun “Tibet’ te 7 Yil ” filmini Martin Scorsese’nin “Kundun” unu tavsiye edebiliriz. Biri Dalai Lama’nin, 1939- 1951 yılları arasında Avusturyalı ünlü alpinist Heinrich Harrer( bu rolü Brad Pitt canlandırdığından, hayranlarına özellikle duyurulur) ile tanışması ve geliştirdikleri dostluğu, diğeri de Dalai Lama’nin keşfedilişinden, Tibet’i terkedişine kadar olan hayatını anlatıyor. Ikisi de belgesellere, Dalai Lama’nin otobiografisine , hatta senaryolara kendisinin bizzat katkısına dayanıyor.
.
Biz Choglamsar’a kadar gittik ama o kadar uzağa gitmek gerekmiyor. Dalai Lama’ya my space.com dan ulaşmak mümkün.Tıklayın, çıkıyor: Adı:Tenzin Gyatso, cinsiyeti; erkek, medeni durumu; bekar, yaşı: 72, burcu: yengec, ülkesi: Dharamsala-Hindistan.
Bikem Ibrahimoğlu
Ağustos 2007 Hindistan gezisinden
No comments:
Post a Comment